Forum

=> Daha kayıt olmadın mı?



Forum - İlim İlim Bilmektir - Yunus Emre....Bir Şiir / Bir Yorum

Burdasın:
Forum => Topluluklar => İlim İlim Bilmektir - Yunus Emre....Bir Şiir / Bir Yorum

<-Geri

 1 

Devam->


Halegend
(şimdiye kadar 103 posta)
09.10.2012 18:47 (UTC)[alıntı yap]
İlim İlim Bilmektir - Yunus Emre....Bir Şiir / Bir Yorum

İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır

Okumaktan murat ne
Kişi Hak'kı bilmektir
Çün okudun bilmezsin
Ha bir kuru emektir

Dört kitabın ma'nisi
Bellidir bir elifte
Sen elifi bilmezsin
Bu nice okumaktır

Yiğirmi dokuz hece
Okursun uçtan uca
Sen elif dersin hoca
Ma'nisi ne demektir

Yunus Emre der hoca
Gerekse bin var hacca
Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektir

Yunus Emre



İlim İlim Bilmektir


Yunus Emre, Anadolu Türkçesinin kurucusu; Anadolu Türkçesini yoğurup şiir dili haline getiren büyük ozan…

Bir insana böylesi büyük görev ve anlam yüklenir mi? Evet, neden olmasın? Farsça, Firdevsi’ye; İngilizce Şekspir’e nasıl borçluysa Anadolu Türkçesi de zenginliğini, yüzlerce yıl kendisine hayat veren Yunus Emre’ye, sonra onu dilce izleyen ve tamamlayan Nasreddin Hoca’ya, Karamanoğlu Mehmet Bey’e, Köroğlu hikayelerine, Keloğlan masallarına, Pir Sultan ve Karacaoğlan şiirlerine borçludur.

Yunus Emre sadece bir dil büyüğü değil, bizim hayata bakışımızın, toplumsal ve dini değerlerimizin de mimarlarındandır. Bu şiiri, “çok derin duygu ve düşünceleri” sade, yalın bir dille, derli toplu ve kolay anlaşılır kılması bakımından örnek olarak seçilmiştir.


İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır

Bilmek, bizim önümüzü aydınlatır. Ayağımızı yere sağlam basmamızı sağlar. İnsanın bilgisi içten dışa, dıştan içe gider gelir. Önce kendimizi tanırız, kendimizden pay biçerek başkalarını; başkalarından ve doğadan öğrendiklerimizle yeniden kendimizi tanırız.Bugünü ve geleceğimizi kurarız.

İnsanın kendisini bilmesi kadar büyük nimet yoktur. Bu, basit bir şeymiş gibi görülür ama zordur. Birçok insan kendini ya olduğundan büyük görür, ya da büyüklüğünün farkında değildir; üstelik kendini bir de hakir görür!

Bilgi, her şeyden önce insanın kendini bilmesini sağlamalıdır. Anadolu’da çağlar öncesinden kalan tapınakların alnında “Kendini Bil” yazar. Bilgi, öncelikle insanı ve insan ilişkilerini, hak ve görevlerimizi içermelidir. Ne istediğimizi, bunları neden istediğimizi bilinçle belirlemiş olmalıyız. İnsan, rüzgârın önüne katılmış bir yaprak gibi sürüklenmemelidir.

Okumaktan murat ne
Kişi Hak'kı bilmektir
Çün okudun bilmezsin
Ha bir kuru emektir

İnsan niçin okur? Hem kendi, hem de başkalarının “hakkı”nı bilmek için. Yani “kul hakkını ve sınırlarını” bilmek için. Bu, Tanrı’nın da insanlardan isteğidir. Gönül dünyasında da, toplum yaşayışında da düzen ve huzur böyle sağlanacaktır. İnsan okuyor ama “hak-hukuk” bilmiyorsa, kul hakkı yiyorsa her şey boştur. Kuru, işlevsiz bilgi yüklemesidir yapılanlar.

Dört kitabın ma'nisi
Bellidir bir elifte
Sen elifi bilmezsin
Bu nice okumaktır

Oysa dört kutsal kitabın özü ve ruhu bir elif harfinde apaçık bellidir! Elif, bizim yazımızdaki “a” harfinin karşılığıdır ve Arapça’da düz bir doğru “l” şeklinde yazılır. Bu şeklinden ötürü şair, dört kitap da türlü örnekler ve hikâyelerden yola çıkarak insanlara bir tek buyruk verir: Doğru ol! Dosdoğru yaşa!

Yiğirmi dokuz hece
Okursun uçtan uca
Sen elif dersin hoca
Ma'nisi ne demektir

Anadolu insanı İslam’ı “Yunus gibi olmak, dosdoğru olmak” şeklinde anlar. Oysa her dönemde insanımızın samimi duygu ve dini değerlerini “laf kalabalığı yaparak” sömürenler çıkmıştır. “Yirmi dokuz hece” çok konuşmak, dinle ilgili kavram kargaşası yaratmaktır. Özellikle “elifi”, doğruluğu, gözden kaçırmak isteyenleri yadırgıyor ve yargılıyor Yunus Emre.

Yunus Emre der hoca
Gerekse bin var hacca
Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektir

İslam ve Kuran bizde esas olarak iki koldan yorumlanmıştır: Medrese eliyle şeriat yorumu geliştirilirken, Tekkeler ve Veli’ler marifetiyle tasavvuf yorumu yaygınlaştırılmıştır. Şeriat erbabı, tasavvufu küçümsemiş ve İslam’dan “sapma” olarak görmüş; tasavvuf da şeriat yorumunu “yüzeysel olmak ve şekilde kalmakla” eleştirmiştir. Yunus Emre uzun bir medrese eğitimi aldıktan sonra “tasavvufa, sadeliğe ve aşka” yönelmiş bir bilge kişidir.

Yunus Emre der hoca
Gerekse bin var hacca

Bu dizelerde Yunus, şekilde kalmayı eleştirmekte;

Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektir

Öze yönelmenin gerekliliğini, inancın bir yaşama biçimi olarak öncelikle kul hakkına saygı göstermeyi emrettiğini hissettirmektedir. Kul hakkına saygı gösterme buyruğunu, bu apaçık görünen gerçeği laf kalabalığıyla ve başka dini söz ve gösterilerle kimsenin örtemeyeceğinin altı çiziliyor.

Yunus Emre, “ilahi” adı verilen yedili hece ölçüsüyle söylediği bu tarz şiirleriyle İslam dininin özünü, okuması yazması bile olmayan insanımıza son derece doğru ve kalıcı bir biçimde anlatabilmiştir.

Yunus Emre, kültürümüzün, dilimizin, dinimizin ve toplumsal vicdanımızın en büyük mimarlarındandır.



Bütün konular: 4072
Bütün postalar: 4265
Bütün kullanıcılar: 459
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse crying smiley


Forum Tasarim By Deneke Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol